The Dance

Ramazan'ı izleyip, gereklerini yerine getiren biri değilimdir sevgili arkadaşlar, ancak genelde oruç tutan arkadaşlarını dikkate alıp, Ramazan boyunca alkol, şarap falan paylaşmamaya çalışırım. Aynısını Hristiyan inancına sahip arkadaşlarım için de yapar, onların oruç dönemlerinde de et yemeği resimleri paylaşmamaya dikkat ederim.

Ancak bu kez bu prensibimi beklemeye alıyorum. Çünkü bir diş problemi yüzünden on küsür gündür antibiyotik alıyordum ve bu süre boyunca şarap yasaktı. Bugün, sıkıyönetim kalktı ve şarabımı açtım.

Bu güzel şarapla, güzel de bir şarkı çalalım.

Sizlere arada bir Uriah Heep çalıyorum sevgili arkadaşlar. Yetmişlerin su katılmamış rock yapan Brit gruplarının en iyilerinden biri.

Yine sizlere daha önce sözetmiştim. Bu dönemin Rock müziği neredeyse gitar kadar klavye ağırlıklıdır. Heep'de klavyeyi canavar kullanır. Ancak bu grubun klavyesi kadar sevdiğim başka bir özelliği de şarkı sözlerinin çok aşk, sevgi, aganigi, ölürsem kabrime gelme istemem tarzı olmayışıdır.

Biz biraz kendimize yontarız gerçi, ancak batı müziğinde de çok aşk, sevgi, tutku, ihanet falan vardır. Burada da çok fazla sürpriz yok. Aşk içgüdüsel duyguların en güçlülerinden biri, müzik de duyguları ifade yöntemlerinin neredeyse en etkilisidir. O yüzden bu ikisinin bir araya gelmeleri çok şaşırtmaz beni.

Ancak arada bir İngilişcede dedikleri gibi taking a break, yani aşka, meşke, sadabada biraz mola vermek fena olmuyor, o aralar da Uriah Heep güzel gidiyor böyle.

Konu malzememiz galerinin birinde, duvarda asılı, üzerinde dans eden birinin olduğu bir resim. Hepsi o. Na Leyla, na Mecnun, na aşk, na ihanet (Fransızcada olsaydı bu sonuncusu n'ihanet olurdu, aslında biraz daha düşününce na aşk da n'aşk haline gelirdi, ama daha fazla cıvıtmadan burada duralım)...

Şarkımız 1977 yılından, Innocent Victm albüminden. Öyle listeleri yıkıp geçmiş, dünyaca ünlü bir melodi değil, ama şahsım çok severim bunu. İsmi The Dance. Yani Dans (sebehe gader)!

Akşamınız gizel olsun ❤️🍷

Salondaki resme bak
Duvarda, büyü ile çerçevelenmiş
Nasıl parlıyor, komik gelmiyor mu [sana]?
İçinde ne var
Kimse bilmiyor
Bu resmi o kadar
Arzulanır yapan
Dışardan bakanlara
Acaba [resimde] dans edenler mi
Ya da dansın kendisi mi?

Binler galeriyi doldurur
Bir düşü görmek için para öderler
Sonra da bedavaya hayallere dalar
İki saat boyunca düş kurarlar
Belki resimdekinin
Kendileri olduğunu düşünür
Belkide de sadece oturup,
Resimle bütünleşmeyi isterler

Bu akşam resmin çerçevesi yok
Renkler serbest kalır
Uçar, giderler
Herbirinize, bu akşam
Zamanın ruhu haber getirir
Bunun bir parçası olabilmek için
Binler salondaki bir kişiye döner
Sen dans[ör] olur
Biz de dans oluruz
Dansör dans eder
Dansör dans eder
Dansör dans eder
[Sonrasında] bizler dansör
Sen de dans olursun

===

See the picture in the hall
Framed in magic on the wall
Ain’t it funny how it glows
What’s on the inside
No one knows
What makes this picture
So inviting
To those who stand outside it
Maybe it’s the dancers
Or maybe it’s the dance
The dancer dances

Thousands fill the gallery
They pay their price to see a dream
They can make believe for free
Two hours’ worth of fantasy
Maybe they pretend
The picture’s them
Or maybe they just love
To sit and blend

Tonight the picture has no frame
Colours unleash and float away
To each and everyone of you
Tonight the spirit brings the news
You become a part of it all
Thousands turn to one in the hall
You become the dancer
And we become the dance
The dancer dances
The dancer dances
The dancer dances
And we become the dancer
And you become the dance



Comments

Popular posts from this blog

Bawitdaba

The Best Is Yet To Come

Drift Away