Posts

Showing posts from January, 2020

Pieces Of Eight

Image
İspanyol kralı III. Charles (Carlous), uzaklardaki İspanyol kolonilerinde egemenliğini perçinleyip, bu toprakları ekonomik olarak İspanya’ya bağlamak için 400 bin gümüş sike döktürdü, sonra da bunları El Cazador isimli bir gemiye yükletip bu uzak koloniye gönderdi. Bu sikkelere Sekiz Real yada İngilizce ismiyle Piece of Eight deniyordu. Gemi, bugünkü ismi Amerika Birleşik devletleri olan bu koloniye hiçbir zaman ulaşamadı. Kimileri bir korsan saldırısına uğradığını düşündü, kimileri de bir fırtınada battığını. Akibeti ne olursa olsun, Kral III. Charles'ın planları suya düşmüş, hayalleri yıkılmıştı. Bu para olmadan Kuzey Amerika'da egemenliğini kurması olanaksızdı. Nitekim bugünkü ismiyle Louisiana Napolyon'un, yani Fransızların eline geçti. Birkaç yıl sonra da Napolyon bu toprakları ABD'ye sattı. Bu satıştan sonra ABD'nin toprakları iki kat büyümüştü. III. Charles'ın bu olaydan sonra çok üzüldüğü söylenir. İşte aşağıdaki şarkımız da bu öyküyü anlatır. Gerçi bir

Afterimage

Image
Bu akşam biraz hüzünlü bir şarkımız var sevgili arkadaşlar. Duymuş olabilirsiniz, Kanadalı Rush gurubunun davulcusu Neil Peart beyin kanseriyle savaşına yenik düşüp, 67 yaşında öldü. Yaşları benimkine yakın, ya da biraz daha yaşlı olanlar, hele biraz da müzikle ilgililerse, Rush'ın ismini büyük olasılıkla duymuşlardır. Kendilerine has tarzları ile gerçekten güzel müzik yapmışlardı. Ancak benim gibi bir süre tutkuyla bu gurubu dinleyen biri için müziklerinde öne çıkan ilk şey Neil'in keman gibi çaldığı davulu olmuştu. Biraz tıngırdattıysanız bilirsiniz, davul öyle sanat yapılacak bir müzik aleti değildir. Şarkının hızına trafik polisliği yapan, çoğunlukla monoton bir dizi davul ve zilin aynı melodiyi defalarca ürettiği ritmik bir enstrümandır. Bir davulcunun müziğe getirdiği fark biraz şansla kulağa ve göze hoş gelebilecek bir iki solo ile çoğunlukla ornament denen aradaki ufak atraksiyonlardır ki, bunlar bile neredeyse artık klasikleşmiş bir haldedirler. Neil Peart her nasılsa

The Logical Song

Image
Bir-iki gün önce kırk yıllık (mecazi değil, hassas cebir) bir kardeşimle özelden hafif bir nostaljinin ardından İngilizce'de dedikleri gibi bir heart-to-heart, yani biraz vicdan muhasebesi, biraz itiraf, artık nasıl algılarsanız, yaptık. Onu biraz tatsız gördüm, neşelendirmek için sevdiğini bildiğim, hem de konumuza biraz teğet bir şarkı çalayım istedim. Supertramp, yani süper serseri söylüyor, The Logical Song, Mantıki Şarkı! Çocuk doğuyor, büyüdükçe mutluluk gidiyor, yerini normlar, üzüntüler, pişmanlıklar dolduruyor. İş öyle bir noktaya geliyor ki, birey artık kendini tanıyamaz bir hale geliyor. Gençken, hayat bana çok Güzel gelirdi, Bir mucize, harikulade, büyülü... Ağaçlardaki kuşlar şakırdı, mutlu mutlu, Neşeyle, muzipçe, beni izlerken. Ama sonra beni gönderdiler, duyarlı olmayı öğretmek için, Mantıklı, off sorumlu, pratik (duyarlıya ek olarak) Ve bana muhtaç olacağım bir dünya gösterdiler, Hastanelik, entellektüel ve [benle] dalga geçen. Öyle zamanlar vardır ki bütün dünya u

Sebastian

Image
Sevgili arkadaşlar, Fransa'da bulunmanın küçük bir avantajı, başka yerde yüzlerce yuro ödeyeceğiniz üç kuruşluk "lokal" bir şarabı yudumlarken müziksiz gitmeyelim dedim. Yaşları benim kadar geriye gidenlerinizin 'belki' hatırlayacağı, biraz daha geri gidenlerin de, elbette müzikle araları iyi ise, mutlaka hatırlayacağı garip bir İngiliz grubun mükemmel bir baladını çalayım istedim sizlere. Grubun ismi Cockney Rebel. Cockney'nin anlamını merak edenler bir gugıllasın. Benim yaşlarımda Ankara'da yaşayanlar için Çınçın Bağları desem yeter. İstanbul'ular için Kasımpaşa diyeceğim, o kadar aşağılara inmeyelim 😜 İngiltere'de öyle bir yer işte. Rebel da asi demek ama tam gediğine oturtmak için 'serseri' demiş olalım... Şarkının ismi ise Sebastian. Bizde Sebastian denince akla uşak falan gelir ama ileri bir context'de Şeytan'a kadar uzanan bir anlamı vardır bu ismin. Yani özel, önemli bir isimdir. Herneyse. Mükemmel bir şarkıdır. Sizin müzik